12 Haziran 2007 Salı

YENİ PROGRAM VE HEDEFLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Bankacılık Sektörü, Mali Politikalar ve Para PolitikasıLal Design, Lal Soft, Lal Host, yazılım hizmetle

Bankacılık Sektörü, Mali Politikalar ve Para Politikası
Özellikle 1994’ten beri Türkiye ciddi bir kriz ekonomisine girdi, yıllardır hazırlanan birçok program çeşitli sebeplerden dolayı başarıya ulaşamadı. 1999 yılında uygulanan stabilizasyon ve enflasyonla mücadele programı IMF desteği (teknik ve mali destek) ile uygulanmaya baslandı, ancak hepimizin bildiği gibi kasım ve şubat krizlerinden sonra program çöktü ve “sürünen çıpa”(crawling peg) uygulaması terk edildi. Kemal Derviş’in gelmesiyle hazırlanan güçlü ekonomiye geçiş programındaki hedeflere ulaşmak zor ve bu hedeflere ulaşılabilmek için önemli adımlar atılması gerekiyor.

Başarısız bir programın ardından yeni bir program yapmanın herşeyden önce kredibilite maliyeti vardır, başarısızlığın tekrarı toplumsal bir umutsuzluğu beslemekte ve programa olan güven ortamının oluşmasını güçleştirmektedir. Yapısal hedefleri göz önüne aldığımızda yeni progarmın 1999 programına benzer hedefleri var, bunlar içinde özelleştirme, kamu ihale yasası, tütün yasası, icra ve iflas yasası gibi birçok yasal düzenleme önemli bir yer tutuyor. Programın mali ayağı ise tipik parasalcı IMF reçetesi, daha sıkı bir mali politika uygulanarak gayrimilli hasılanın yüzde 6.5’uğu oranında bir faiz dışı bütçe fazlası öngörüyor. Para politikası ayağında ise önemli bir fark ise bu programın herhangi bir çıpa olmaksızın, “yönetilen” bir kur politikası olması. Bu yeni kur politikasında merkez bankası kesin bir kur hedefi açıklamamasına rağmen dövizdeki aşırı dalgalanmalara müdahale edeceğini açıkladı. 1999 programında sürüklenen çıpa uygulamasının doğal sonucu olarak merkez bankasının net iç varlıkları üzerinde IMF’nin koyduğu sıkı limitler vardı. Yeni programda ise IMF net iç varlıklar hedefi yerine para tabanını kriter olarak almaktadır, bu değişikliğin sebebi ise çıpa uygulamasından çıkılmış olmasıdır. Dünyadaki birçok uygulama gibi, 1999 programındaki IMF kredileri de asıl itibarıyla çıpa uygulamasının devam edebilmesi ve spekülatif atak tehdidinin giderilmesi amacıyla verildi. Merkez bankasının hesabına giren para net döviz rezervinde bir artışa sebep olmamasına rağmen, piyasada güven ortamının oluşmasına sebep olur.

1999 programında net iç varlıklar üzerindeki kısıtlamalar çok sıkıydı, bunun sonucunda kasım krizi engellenemedi. Eski pogramda merkez bankası net iç varlıklar kriterlerine uymak kaydıyla pek fazla genişlemeci politika izleyemiyordu. Bu noktada IMF kredisinin amacı oluşabilecek döviz taleplerinin karşılanması ve sistemin işlerliğini sağlamaktı. Yeni programda ise döviz kurları uzun vadede serbest bırakıldığı için spekülatif atak tehlikesi yoktur ve uygulanacak parasal politikalar direkt olarak kurlara yansıyacaktır. Merkez bankasının yeni kriteri olması gerektiği gibi para tabanıdır, bankacılık sisteminin kredilerinin önemli bir kısmının geri dönmeyeceği göz önüne alındığında merkez bankasının kısa vadede genişleyici ve aktif para politikaları izlemesi gerekecektir. Nitekim, kriz sonrası sürekli olarak merkez bankası piyasaya likidite vererek bankaların, özellikle kamu bankalarının, faizler üzerinde baskı yaratmasına engel olmaya çalıştı. Yeni programda net iç varlıklar üzerinde kısıtlı hareket alanın genişlemesiyle merkez bankası daha aktif hale geldi. Bu yeni perspektif içerisinde son IMF kredisinin %70’i hazine hesabına yatırılacağı gözden kaçmamalıdır, bu değişikliğin ana sebebi şu anda paraya daha çok ihtiyacı olanın merkez bankası değil hazinenin oluşudur.

Yeni programın bir diğer önemli noktası ise enflasyonla mücadelenin ikincil hedef haline gelmesidir, öncelikli hedef mali piyasalarda dengelerin tekrar yerine oturtulması ve bankacılık sektörünün acil sorunlarının çözülmesidir. Bankacılık sektörünün sorunları çözülmeden enflasyonla mücadele edilemez, enflasyonun düştüğü bir ortamda reel faizler düşeceğinden bankaların kar marjları da düşecektir. Piyasadaki rekabet artacağından bankaların risk yönetimi uygulamasını profesyonelce yapabilecek olmaları gerekmektedir. Enflasyon düştükçe piyasa riskinin yerini kredi riski alacaktır. Çoğu bankanın başlıca gelir kaynağı olan devlet iç borçlanma senetlerinin reel getirilerindeki düşüş bir çok bankanın iflas etmesine sebep olacaktır. Bu şartlar altında programda öngörüldüğü gibi öncelik bankacılık sektörünün rehabilitasyonuna verilmelidir.

Şu anda ekonomi yönetiminin aşması gereken en önemli sorun tasarruf sigorta fonundaki bankaların olabildiğince az bir maliyetle satılması, satılamayanların da tasfiye edilmesidir. Bankacılık sektöründeki sorunları halletmeden reel sektörün sorunlarının düzelmesi ve ülke ekonomisinin sürdürülebilir büyümeye geçmesi mümkün değildir. Bankacılık sektörü ne kadar verimli ve sağlıklı bir yapıda olursa tasarrufların yatırıma dönüştürülmesi ve üretken yatırımlara aktarılması o kadar kolaylaşır. Bu hedefe ulaşmak ise mevcut yasal yapıyla mümkün değildir, yasal düzenlemeler ise siyasi irade gerektiren konulardır, yılların biriktirdiği bu umursamazlık ve siyasi populizm sonucu geldiğimiz noktada bugünden itibaren tam anlamıyla bir siyasi uzlaşma örneği gösterilse bile ekonominin durgunluktan çıkması en iyimser tahminlerle iki seneden önce olmayacaktır.

Gündemde bir süre yer tutan ve “London Approach” diye bilinen bankacılık sektörünün ve reel sektörün sorunlarını çözmek için geliştirilen bu yaklaşımın-bizde “İstanbul Yaklaşımı” şeklinde revize edildi- İngiltere’de uygulanan şekliyle bire bir olarak uygulanması mümkün değildir. Öncelikle İngiltere’de bu yaklaşım uygulandığı sırada İngiliz bankacılık sistemi bilanço itibarıyla bizim bankacılık sistemimizden çok daha güçlü durumdaydı, bizim bankacılık sistemimiz içine düşmüş olduğu sorun genel olarak açık pozisyonların kurun serbest bırakılmasıyla bankaların sermayelerinin eksiye düşmesiydi. İngiltere durumunda reel sektörde çıkan problem bankacılık sektöründe bazı küçük bankaların kredilerini geri çağırmasına sebep olmuş ve bu büyük bankaların da bu yönde hareket etmesine yol açmıştır. Bu hareketin küçük bankalardan başlamasının sebebi ise küçük bankaların daha fazla kredi riski taşımalarıdır. İngiltere merkez bankası ise bu durum karşısında aracı görevi görerek bankalar ve reel sektör temsilcileri arasında uzlaştırıcı bir rol üstenmiştir. Ayrıca bir diğer önemli farktör ise iflas mekanizmasının İngiltere’de çok daha çabuk ve verimli bir şekilde işlemesidir. Türkiye’de ise yetersiz bir iflas yasası ve çok uzun adli süreçler sebebiyle “free rider” ve “moral hazard” sorunları bu sistemin İngiltere’deki gibi işlemesini imkansız hale getirmektedir. 1997 Güney Asya krizinde de aynı sorunlar yaşanmış olup bizdeki gibi yasal yapısı zayıf olan Tayland ve Endonezya gibi ülkelerde finansal sistemin sorunlarının aşılması daha maliyetli olurken G. Kore gibi gerekli yasal süreçleri daha verimli işleyen ülkelerde bu daha kolay gerçekleşmştir. Latin Amerika ve Güney Asya ülkelerinde, kriz sonrası batık bankaların sisteme zarar vermeden tasviyesi için benzer uygulamalarla aktif yönetim şirketleri kurulmuş ve batık bankaların aktifleri bu kuruma devredilmiştir. Bu yöntemle yine bu batık bankaların aktiklerinin bir kısmı yabancı yatırımcılara satılmış, bazı uygulamalarda ise bu aktifler aktif yönetim şirketlerince “securitize” edilmiştir. Bu uygulamaların ve rehabilitasyonun maliyeti ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Örneğin; Güney Kore’de bu aktiflerin getirileri bono haline getirilip uluslarası piyasalarda satılabilirken, Çek Cumhuriyetinde benzer durumda yetersiz yasal düzenlemeler nedeniyle Goldman Sachs gibi yabancı şirketler aktif yönetim şirketinden batık bankaların bazı aktiflerini bilanço değerlerinin %7’sine almışlardır, bu oran Güney Kore’de %93 gibi çok daha yüksek bir orandır. Dünyadaki çeşitli uygulamalarda görüldüğü gibi rehabilitasyon yapmanın maliyeti bu rehabilitasyon için gerekli altyapının olup olmamasıyla yakından ilgilidir. Bizde yapılmaya çalışılan ise TSMF’daki bankaların yeterli düzenlemeler olmadan satılmaya çalışılmasıdır, ancak mevcut yapılarıyla pek kolay alıcı bulamayacaklardır veya bulsalar da bilanço değerlerinin çok altında satılmak zorunda kalınacaktır. Optimal sonuca ulaşabilmemiz için siyasi otoritenin kısa sürede önemli yasal düzenlemeler yapması gerekmektedir, ancak bu şekilde yeni iflas mekanizması hem finans kesimi hem de reel sektör için önemli faydalar sağlayacaktır.

Programın bir önceki programdan farklı olarak daha büyük bir borç yükü var, bu programın başarısını belirleyecek olan temel kriterlerden birisi (borç/GSMH) rasyosu haline gelmiştir, bunun temel sebebi ise ekonominin büyük bir gerileme sonrası uzun bir süre daha yüksek büyümeye geçemiyecek olması. Ayrıca borç yükünün büyümesinin yanı sıra bundan daha önemlisi finansal sistemin önemli ölçüde küçülmüş olmasıdır. Bu yeni durumun yansımalarını hazinenin yeni borçlanma stratejisinde de görüyoruz. Hazine bu yeni stratejisi dahilinde yaptığı swap işlemiyle, bankaların TL cinsinden borçlanmak yerine dolara endeksli hazine kağıtlarına geçmelerini sağladı, bu işlemle bankacılık sektörünün kur riskinin önemli bir kısmını kendi üzerine almış oldu. Hazine yeni borçlanma stratejisi çerçevisinde elinden geldiğince yurt dışı ve döviz cinsi borçlanmaya çalışacaktır. Kısa vadede, gelen IMF kredisiyle birlikte iç borcun çevrilebilmesiyle ilgili bir sıkıntı olmayacağını öngörebiliriz, ancak uzun vadede ise borcun çevrilebilmesinden ziyade borcun sürdürülebilir olup olmadığı konusunda çeşitli riskler var. IMF’nin faiz dışı fazla konusunda son derece ısrarcı olması ise bu durumu doğrular niteliktedir. Yeni programda kamu harcamalarında önemli kısıtlamalara gidileceği IMF’ye taahüt edilmiştir, mevcut ekonomik durum içinde vergi arttırımları yapılabilecek önemli hatalardan bir tanesidir. Vergi politikalarında ciddi reformlara ihtiyaç vardır, devlet gelir dağılımını bozucu değil, düzeltici vergi politikaları uygulamalıdır. Mevcut yapıyla gelir arttırmak için yapılacak olan vergi artışları istenen sonucu vermekten çok uzak olacaktır. Kamu harcamaları hedefi kesinlikle tutturulmalıdır, büyümenin hemen devreye girmeyeceğini düşünecek olursa programın en önemli ayaklarından birinin neden devlet borçlanma ihtiyacının düşürülmesi olduğu oldukça açıktır.

Kaynakça
    <
  • Conducting Monetary Policy with Inflation Targets. George Kahn& Klara Parrish (www.lc.frb.org)
Eski zamanlardan beri insanlar kendilerini özel hissetmek ve kendilerine yakışan, uyan kıyafetler diktirmek için hep terzileri tercih ettiler. Çünkü terzilerin işciliği her zaman özel, özenli, farklı ve değerliydi.
Laliz.biz'i özenle çalışan bir terziye benzetelim. Ama öyle bir terzi ki, size beklediğinizden fazlasını veren bir terzi.
Hayal edin, Dünyanın en kaliteli kumaşları, usta terzilerin el emeği ile sizler için yeni tasarımlarla buluşuyor ve eşsiz giysilere dönüşüyor.
Bir düşünün!!!

Sizin ölçülerinizi iyi analiz edip ve değerlerinizi sizi daha iyi anlamaya çalışıyoruz. Edindiğimiz bu bilgi ve değerler ışığında sizi en iyi şekilde temsil edecek çalışmalar ortaya koyuyoruz. Yani bir terzi titizliğinde, size en yakışan elbiseyi dikiyoruz.
İşte Laliz.biz ekibi bu felsefeyi kendisine yol edinmiş, gideceği yönü ve ulaşmak istediği noktayı bilen yenilikçi, tecrübeli, dinamik, lider, atak, sürekli gelişmelere açık, zamanın ruhunu taşıyan, tasarımlarına önem veren, kararlı ve hedef odaklı çalışan bireylerden oluşmaktadır.

evden eve nakliyat, evden eve, evdeneve kargo, evden eve kargo, evdeneve, nakliyat, kargo, taşımacılık, şehirlerarası evden eve nakliyat, ayazoğlu evden eve, ayazoğlu, rıfatoğlu evden eve, rıfatoğlu evdeneve, rıfatoğlu evdeneve

Lal Design, Lal Soft, Lal Host, yazılım hizmetleri, tasarım hizmetleri, web sitesi, hosting hizmetleri, ahmet kater, alan adı tescili ve tüm web sitesi çözümleri sunar. ayrıca e-bülten ebülten ve banner tasarımları yapar. flash sitelerini de unutmamak lazım. web sitesi deyince lal design ı tercih etmelisiniz. www.islertikirinda.com www.laldesign.net www.lalsoft.net www.lalhost.net www.laliz.biz www.lal.web.tr www.oburada.com arkadaşlık sitesi dating sitesi www.ilkbilensizolun.com haber portalı kurar, e-ticaret siteleri ve web sitesi yönetim panelleri kurar. web sitesi yönetim paneli www.laliz.biz sitesi altında. ayrıca haber portalları da inşa eden lal design ın yaptığı çalışmaları görmek için www.laldesign.net sitesini ziyaret ediniz. web reklamlarında da lal design internet hizmetleri yine yanınızda. web sitenize admin mi lazım, o zaman bizi arayın, yani lal design internet hizmetleri. lal design internet hizmetleri bir laliz.biz kuruluşudur. laliz.biz şirketler grubuna bağlı diğer bir şirket de www.lalhost.net yani lalhost.net lal host hosting hizmetleri windows ve linux tabanlı sunucuları ile yüksek hızlı güvenli hizmeti sizlere sunuyor. ayırca yine www.laliz.biz laliz.biz şirketler grubuna bağlı diğer bir şirket de www.lalsoft.net lalsoft.net lal soft müşterilkerine web tabanlı yazılım çözümleri sunar. yani www.laliz.biz laliz.biz şirketler grubu tam teşekküllü web hizmetleri sunmanın gayreti ile yatırımlarına devam ediyor.

Hiç yorum yok: